Cowspiracy Belgeseli

Veganlığın temellerini anlamak adına izleyebileceğiniz en müthiş belgeseller arasında Cowspiracy belgeseli rahatlıkla ilk sıralarda yer alabilecek bir yapım. Alışılagelmiş sınırları zorlayan bu belgeselde, bilindik belgesellerdekinden farklı olarak sorunun yani işlenen konunun çözümü en başta izleyiciyle paylaşılıyor. Aslında bu durumun kimileri için çok üzücü bir durum olduğunu söyleyebiliriz çünkü duyacağınız her şey, bildiklerinizle ve belki de en kötüsü yaşam tarzınızla çelişecek.

Hayvancılığın çevreye etkisini ve çevre kuruluşlarının bu konudaki politikalarını araştıran Cowspiracy belgeseli , 2014 yapımı uzun metrajlı bir belgesel filmdir. Yapımcılığını Kip Andersen ve Keegan Kuhn yaptığı belgeselde küresel ısınma, su kullanımı, ormansızlaşma gibi çeşitli çevresel sorunlar gözler önüne seriliyor. Belgesel yapımcıları ekosistemlerin çöküşünün nedenini araştırırken, çevre örgütleri de dahil, diğerlerinden çok farklı bir neden bulup onu araştırmak için sorunun peşine düşüyor ve tüm araştırmalarının sonucunda çözümü veganlıkta buluyor.

Cowspiracy Belgeseli Fragmanı

Sorun Neydi?

Bu belgeselde sürdürülebilir bir yaşam için gerekli olan şey aslında bilinenin ve dünyanın önde gelen çevre örgütlerinin savundukları şeyden çok farklı olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar küresel ısınmanın, susuzluğun ve orman tahribatının nedenleri korktukları için konuşmaktan bile kaçınan çevre örgütleri hayvancılığı kendi savunduklarından daha önemsiz buluyordu. Çevreci organizasyonların küresel ısınma için birçok kampanya yaparken neden gıda sektörünün etkileri üzerinde durmadığını sorgulayan belgesel kesin olarak bize şunu öğretiyor: Beslenme şeklimiz, artık dünyanın kaldırabileceği bir noktada değil.

Sadece Tek Bir Neden Var?

Belgeselde ortaya konulan istatistikler günümüzde korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Küresel ısınmayı tetikleyen dünya sera gazı salınımının %51’ini oluşturan hayvancılık sektörü yüzünden insanlar kendi sonlarını kendi elleriyle hazırlıyor. 2009 World Watch Raporu’nda dünya sera gazı salınımını inceleyerek belgesel yapımına başlayan Kip Andersen et endüstrisinin tüm ulaşım araçlarından 86 kat daha fazla sera gazı ürettiğini fark etti.

Bu rapora ve tüm belgesel sürecinde yararlanılan araştırmalara göre hayvanların yem ihtiyacını karşılamak için yapılan tarım faaliyetleri çevresel felakete zemin hazırlıyordu. Süt ve et için üretilen hayvanlardan artık vazgeçmemizin zamanı gelmişti. Dünyamızı kurtarmak için çevreci olmamızdan çok daha fazlasına ihtiyaç vardı. Hayvanların yem ihtiyacını karşılamak için yapılan tarım faaliyetleri su krizi, yağmur ormanlarının yok olması, habitat kaybı, toprak erozyonu, okyanustaki ölü bölgeler ve türlerin yok olması gibi nedenlerin birincil sebebiydi. Tüm bu faaliyetlerin sebebi et endüstrisi; yani besi hayvancılığıydı.

Hangi Çevre Örgütleriyle Görüştüler?

Cowspiracy belgeseli yapımcısı Andersen, belgesel sürecinde çevre örgütlerinin hemen hemen hepsiyle bir araya geliyor. Uzun uğraşlar sonucunda sadece Greenpeace yetkilileri ile onu kabul etmedikleri için görüşemiyor. Görüşme yapabildiği çevre örgütü ilgilileri ile kendi ilgi alanları özelinde röportaj yaparken hayvancılık ve hayvan tarımı konusunda da görüşleri için sorular soruyor fakat hiçbirinden net bir cevap alamıyor. Belgeselde görüşme yapılan çevresel örgütlere aşağıdaki listeden göz atabilirsiniz.

• NRDC: Doğal Kaynaklar Savunma Konseyi dünyayı, insanları, bitkilerini ve hayvanlarını ve tüm yaşamın bağlı olduğu doğal sistemleri korumak için çalışır.
• Sierra Club: John Muir ve bir grup arkadaş 1892’de Kaliforniya dağlarının korunmasını ve dünyanın doğal kaynaklarının korunması için kuruldu.
• The Climate Reality: İklim Gerçekliği Projesi, iklim değişikliği ile ilgili eğitim ve savunuculukla uğraşan bir çevre örgütüdür.
• 350.org: iklim krizini ele alan uluslararası bir çevre kuruluşudur.
• Rainforest Action Network: Ormansızlaşmayı ve iklim değişikliğini yönlendiren şirketlere ve endüstrilere karşı harekete geçmek amacıyla kuruldu.
• Surfirıder Faundation:  ABD okyanuslarını, dalgalarını ve plajlarını korumak için çalışırlar ve ABD merkezlidir.
• WWF: Dünya Doğayı Koruma Vakfı, çevrenin zarar görmesini durdurmayı ve verilen zararları onarmayı amaçlayan bir sivil toplum kuruluşudur.
• OCEANA: Dünya okyanuslarını korumak ve verilen zararı en aza indirmek için ulusal düzeyde belirli politika kararlarını etkilemeye odaklanmış bir örgüttür.
• Amazon Watch: 1996’da kurulan ve Kaliforniyakurulan bir çevre örgütüdür. Yağmur ormanlarını ve Amazon Havzası’ ndaki yerli halkların haklarını korumak için çalışır.
• Greenpeace: Greenpeace kırktan fazla ülkede şubesi ve Hollanda, Amsterdam’da uluslararası bir merkezi olan çevreci sivil toplum kuruluşudur ve dünyanın en ileri gelen çevre örgütlerinden biridir.

Hala Umut Var Mı?

Tüm medeniyetlerden bu yana hep birlikte dünyadaki ortak geleneklerimize, dünyanın geleceği için çok farklı yollara yeni düşünceler akıtarak oradan yeni bir ufuk açabilecek patikalar bulabiliriz. Ne olursa olsun, mevcut sorunlara tekme atmayan hiçbir düşünce kendi çözümünü üretemez. Bu yüzden eleştirimizden çözüm üretebilmemiz için, önce sorunun nasıl inşa edildiğini düşünmeliyiz. Yani hala umut var ve her zaman da var olacakt ama hala gezegenimiz için bir şeyler yapmaya başlamazsak bu ilerde çok daha kötü durumlarla karşılaşacağımız gerçeğini değiştirmeyecektir.

kaynak:cowspiracy.com