İnsanlar Neden Hayvancılığı Savunuyor?

Bir süredir sosyal medyada veganlıkla ilgili paylaşım yapan insanların gönderilerine yapılan yorumlar dikkatimi çekiyor. Hayvansal ürünlerin zararlarıyla ilgili bir şeyler paylaşıldığında insanların hayvansal ürünleri deli gibi savunduğunu görüyorum. Bu savunuyu yapanlar çoğu zaman hiçbir veri göstermeden, özellikle kişisel ithamlar yaparak gerçekleştiriyorlar bunu. Hayvansal ürünler tüketmenin sağlıklı olmadığıyla ilgili bir araştırmaya karşı, yapılmış başka bir çalışmayı sunanlar ve bu bilimsel çalışmaların geçerliliğini ya da birbirlerine üstünlüğünü sorgulayanlar ve bilimsel araştırmalar çerçevesinde tartışanlardan bahsetmiyorum. (Zaten sayıları bir hayli az) Daha çok sağlıkla ilgili bir konudan bahsedilmesine rağmen kişisel yorumlar yapanlar, hakaret edenler ve konuyu son derece alakasız başka yerlere çekenlerden; çok saçma, veganlar da abarttı artık, ne kadar aptalca, bunların ot yemekten beyni çalışmıyor gibi bilimsel temeli olmayan şeylerden bahsediyorum. Peki insanlar neden hayvancılığı savunuyor dersiniz? Dilerseniz Vegan Patates’in videosunu izleyebilir; dilerseniz yazının devamını okuyabilirsiniz.

Tek tek inceleyelim

Dilerseniz böyle gönderileri kısaca bir mercek altına alalım ve gerçekten bu tarz bir saldırıyı tetikleyecek bir şey olup olmadığını tartışalım. Farz edelim ki siz süt sektörünün bilinmeyen bir yüzü olduğunu, burada hayvanların acı çektiğini, zaten her halükarda insanların süte ihtiyacı olmadığını söylediniz. (Süt ile ilgili detaylı bilgiye “Veganlar Neden Süt İçmez?” başlıklı yazıdan ulaşabilirsiniz.) İnsanların süte ihtiyaçları olmadığını söylüyorsunuz çünkü süt gelişme çağındaki bir yavrunun beslenmesi için annesi tarafından üretilen bir salgı. Ve doğada (insan dışındaki) tüm canlılar yalnızca gelişme döneminde süt tüketiyor. Ve bu gönderide ileri sürdüğünüz hayvansal sütün insan sağlığı için faydalı olmadığına dair bilgileriniz çeşitli araştırmalardan ileri geliyor. Fakat söylediğiniz her şey somut gerçeklere ve bilimsel verilere dayanıyor olsa da bir grup insan tüm bu gerçekleri ve bilimi göz ardı ederek sanki sütün zararlı olduğu fikri tuvaletteyken birden aklınıza gelmiş gibi davranıyor.

Bu insanların bir süt şirketi olsa tavırları bize mantıklı gelebilir. Sonuçta ticari kaygıları olduğu için gerçekleri reddettiklerini düşünebiliriz. Bir yere kadar son derece mantıklı. Fakat bu insanların hiçbirinin böyle bir durumu da yok. Yani aslında kendi sağlıkları için faydalı olabilecek, 2 dakikalık bir araştırma ile gerçekliğini doğrulayabilecekleri bir bilgi veriyorsunuz, üstelik bununla ilgili bir menfaatiniz de yok, ama insanlar size saldırıyor. Bu durum sizce de çok ilginç değil mi? Peki insanlar neden hayvansal ürünleri bu derece savunuyor dersiniz?

İnsanlar neden hayvancılığı savunuyor

İnsanlar olaylara nasıl tepki verir?

İnsanların olaylara verdiği tepkiler ise son derece çeşitlidir. Bunların hepsini teker teker saymayacağım. Sadece tek bir tepkiden bahsedeceğim. Zaman zaman vegan olmayanların veganlıkla ilgili çeşitli argümanları reddettiğini görmüşsünüzdür. Bazı insanlar sütün insan sağlığına zararlı olduğuna dair gösterdiğiniz bir çalışmayı dahi yalan olduğu gerekçesiyle reddedebilirler. Çoğu zaman çalışmanın yalan olduğuna dair bir kanıtları yoktur; hatta çalışmayı okumamışlardır bile. Olaylara verdiğimiz onlarca tepkiden biri olan inkar, kişide kaygı meydana getiren bir gerçeğin varlığının inkar edilmesidir. Bu sayede kişi gerçekliğin acı veren yanından kaçınmaya çalışır. Sanırım bu davranış vegan olmayan ve veganlığa karşı önyargılı olan kişilerin tutumlarını açıklıyor. ve insanlar neden hayvancılığı savunuyor sorusuna da bir yanıt oluyor.

Eleştiriye nasıl tepki veriyoruz?

Tabii vegan olmayanların veganlığa ve veganlara karşı tutumları her zaman kendileriyle ilgili olmayabilir. İletişim kurmanın başarısızlığa uğradığı bazı durumlar da bu önyargıyı tetikler. Hemen hemen hepimizin içinde eleştiriye savunmayla karşılık veren bir taraf vardır. Eleştiriye açık olmak istesek de ya da öyle olduğumuzu düşünsek de bunu her zaman başaramayız. Bunda bir sorun yoktur. Bu sadece insan olmanın basit bir handikapıdır. Bir eleştiriyi kabul etmemiz ve kendimizi olumlu yönde değiştirmemiz çoğu zaman uzun bir süreçtir.

Bu durumda süt içen ve bunu yapmakta bir beis görmeyen bir bireye süt sektörünün hayvanlara acı çektirdiği gerçeği söylendiğinde bunu kendisine karşı yapılmış bir eleştiri olarak algılaması da mümkün olabilir. Çünkü bir noktada süt sektörü hayvanlara acı çektiriyor demek süt içtiğin için hayvanlara acı çektiriyorsun demekten farksızdır. Eleştiriyi kabul etmenin ve onu dikkate alarak davranışı düzeltmenin son derece zor olabildiği düşünüldüğünde aslında naveganların veganları başkalarını suçlamakla suçlaması da son derece anlaşılırdır.

İnsanlar neden hayvancılığı savunuyor

Bir insan anlamamakta neden direnir?

Bu durumda kişiye anlatılanların nasıl anlatıldığı da büyük bir önem kazanır. Veganlıkla ilgili bir konuyu karşınızdaki insana aktardığınızı düşünün. Bilimsel verilerden bahsedersiniz, hayvanların öldürüldüğü gibi aksi iddia edilemeyecek bir gerçeklikten bahsedersiniz, kişiye kendisi için de sağlıklı olan bir alternatif sunarsınız ancak kişi buna rağmen anlattıklarınızı anlamamakta direnir. Hiç düşündünüz mü bir insan bunu neden yapıyor olabilir? Aslında bunun oldukça basit bir açıklaması vardır: İşlerine gelmez. Çünkü anlamak sorunla yüzleşmek demektir. Sorunla yüzleşmek ise bir değişimi gerektirir. Birçok insan bu değişime hazır olmadığı ya da değişimin gerekliliklerini hayatında uygulamanın mümkün olmadığını düşündüğü için anlamayı reddeder. Anlamadığı zaman da ya görmezden gelir ya da aktif bir tepki verir. Bu durumda kişilerin verdiği her tepki basitçe bir savunma mekanizmasıdır.

Benim gerçeğime inan

Ancak bununla birlikte kişiye onun gerçeğinin ve algıladığının dışında bir gerçeklikten bahsedip onu kabul etmesini beklemek “benim dediğime inan” demekten de farksızdır. Çünkü birçok insan anlamanın çoğu zaman onaylamak olduğunu düşünür. Anlarsam, onaylarım endişesi bu insanların çok net durumları bile anlamayı reddetmesine sebep olur. Yani bu durumda insanlar neden hayvancılığı savunuyor sorusunun cevabı da egoya kadar indirgenebilecek basit bir gerçek haline gelir.

Anlatma ve anlama sanatı

Anlattığımız kişinin anladığı kadar lafını hepimiz duymuşuzdur. Peki bu her zaman tam olarak gerçek midir? Daha doğrusu gerçekten tüm sorumluluğu anlayana yüklemek yerine, anlattıklarımızı biraz değiştirerek karşımızdaki kişinin daha iyi anlamasını sağlayamaz mıyız?

Anlamanın temeli aslında dinlemektir. Ancak biri sizi dinlemiyorsa bunda her zaman karşınızdaki kişi hatalı değildir. Belki anlattığımız şeyi nasıl anlatmamız gerektiğine biraz bakmamız lazım. Kabul edelim çoğumuz, anlamaya değil, anlatılan içinde kendimizi haklı onu da haksız bulacak kanıt için dinlemeye odaklanıyoruz. O yüzden anlamanın temeli dinlemektir. Fakat kişinin sizi dinlemesi için ilk kural anlattıklarınızın onu suçlamıyor olmasıdır. Siz suçlandığınız bir konuda önce suçlamalara mı cevap vermek istersiniz yoksa konuya mı odaklanırsınız?

İnsanlar neden hayvancılığı savunuyor

Karşıdaki kişinin bakış açısı önemlidir

Pascal şöyle der: “Birisine üstünlük sağlayarak hatasını düzeltmek ve onun hatalı olduğunu göstermek istediğimizde, önce onun olaya hangi açıdan baktığını anlamalıyız. Çünkü, onun bakış açısına göre, düşündüğü şey kendisi için doğrudur; ona bakış açısında yanlış olan yönü göstermemiz gerekir. Böylelikle kişi hatalı olmadığını, yalnızca olayı tüm açılardan değerlendiremediğini görerek tatmin olur. Çünkü insanlar hatalı olmayı sevmezler; bu da muhtemelen, insanın doğal olarak her açıya vakıf olamamasından ve aklının algıladığı şeyin her zaman doğru olduğunu sanmasından dolayı, bakış açısında yanılgıya düşemeyeceğini düşünmesinden kaynaklanır.”

Pascal “anlama” eylemininin gerçekleşmesi için anlatan ve anlayan arasında bir denklik kurmuştur. Buna göre anlaşılmak istenen kişi de anlaşılmak için emek vermelidir. Birine bir şey anlatmak istediğinizde cümleye başlarken haksız olduğunu söylerseniz kişi sizi yalnızca cevap vermek için dinler. Ancak cümleye “Evet, gerçekten iyi bir konuya parmak bastın” diyerek ona da hak verdiğinizi, baktığı açının kendine göre doğru olabileceğini ifade ederek başlarsanız o zaman tüm ihtimallerin yönü değişir ve artık kişinin sizi anlamak için dinleme ihtimali oldukça fazladır.

O yüzden kişiyi suçlamak yerine onun nasıl düşündüğünü anlayıp, düşünce sisteminin içindeki zıtlıklardan bahsederek, nihai sonuca onun varmasını beklemek daha doğrudur ve önemlidir. Zaten kişinin kendi vicdanı harekete geçmedikçe dışarıdan söylenen her şey havada kalacaktır.

İkna etmek

Bununla birlikte uzmanlar sağlıklı bir iletişim için yapmamız gereken şeylerin başında ikna ve onaylanma amaçlarını ortadan kaldırmanın geldiğini söylüyorlar. Çünkü ikna etmeye çalışmak genelde bir dirençle karşılaşır. Kişi ikna olmamak için anlatılanlardaki haksızlığı bulmak adına verilen mesaja odaklanmamayı tercih eder. Anlamak her zaman onaylamak değildir; anlaşılmak için ikna etmeye gerek yoktur. Bizim de anlatırken her zaman onaylanmayı beklememiz gerekir. Karşımızdaki kişinin bizi anlaması her zaman onayladığı anlamına gelmeyebilir. Anlıyor fakat onaylamıyor olabilir.

Kişilerin anlamak ile ilgili dirençleriyle yüzleşmek ve söylenenin doğal bir süreç içinde anlaşılmasını beklemek sağlıklı bir iletişim için olmazsa olmazdır.

Vegan olmayanları anlamak

Veganlar olarak bazen insanları somut gerçekleri anlamamakla, bazı şeylere gözlerini kapatmakla ve arkalarını dönmekle suçluyoruz. Bunu yaparken haksız da sayılmayız. Milyarlarca hayvanın katledilmesinin yükünü omuzlarımızda hissederek bunun için bir şeyler yapmaya ve bu durumu değiştirmeye çalışırken böyle hissetmemiz de son derece normal. Ama buraya nereden geldiğimizi unutmamamız da bir o kadar önemli. Bir zamanlar biz de süt içmenin oldukça faydalı olduğunu ve hiçbir canlıya zararı olmadığını zannediyorduk. Eminim aramızda eğer inekleri öldürmezsek sayıları artar fikrine inanmış olanlar da vardı. Yani kısacası biz de araştırmaya başlamadan önce şu an eleştirdiğimiz insanların bakış açısına yakın bir yerlerdeydik.

Bugün vegan olmayanların ürettikleri bahaneler canımızı sıkıyor olabilir. İsterlerse gerçekleri görebileceklerini ama bilerek görmezden geldiklerini düşünerek sinirleniyor olabiliriz. Ancak gerçek şu ki, her birimiz farklı ailelerde büyümüş, farklı yollardan geçmiş ve her şeyi bir diğerinden farklı deneyimlemiş insanlarız. Sadece bu bile olaylara bakış açımızı, neyi nasıl algıladığımızı tek başına değiştiren bir durum. Böyle durumlarda Thomas Müller’in şu sözünü unutmamak lazım: “Her şey kolay olmadan önce zordur.” Eğer veganlık için iyi bir şeyler yapmak istiyorsak şahsi kanaatim, insanları suçalamak yerine onların bakış açısını anlamalı ve veganlığı onlara anlayacakları şekilde anlatmalıyız. 

İnsanlar neden hayvancılığı savunuyor

Bu kişisel değil ve hiçbir zaman olmadı

Bunu yaparken hedefimizin hayvanların maruz kaldığı işkencelere son vermek, onların da en doğal hakları olan yaşam haklarına koşulsuz sahip olmalarını sağlamak ve dünyayı her canlı için daha yaşanabilir, daha keyifli bir yer haline getirmek olduğunu unutmayalım. Belki hayvanları yiyen bir insana sempati duymakta ya da bırakın sempati duymayı ciddiye alıp konuşmakta bile zorlanıyor olabilirsiniz. Ama bu sizinle ilgili bir şey değil ve hiçbir zaman olmadı. Böyle bir durumda kişisel inançlarınız, beklentileriniz, duruşunuz ile hayvanların yaşam hakları arasında bir tercih yapmanız gerekiyor. Karşınızdaki kişilere kişisel olarak gıcık olduğunuz için onları suçlayıp sizi ve veganlığı anlamalarını mı önleyeceksiniz yoksa kişisel problemlerinizi bir kenara bırakıp hayvanlar için en doğru olanı mı yapacaksınız? Elbette her ikisini birden yapmanın bir yolunu da bulabilirsiniz. O nedenle bu soruyu sık sık kendinize sormaktan çekinmeyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir