Tarımsal Faaliyetler Sınırlandırılmalı mı?

Birleşmiş Milletler raporuna göre “yaşayan organizma” dünyamızın kaynaklarını tüketen yaklaşık 7,7 milyar insanız. Bugünkü beslenme ve üretim şekillerimizle kaçınılmaz sona doğru yol almaktayız. Bilimsel çalışmalara göre tarımsal faaliyetlerimizin büyüklüğü ve çeşitliliği ise bu gidişatı hızlandıran en büyük etken. Ancak verilere bakıldığında asıl gaza basanın hayvancılık faaliyeti olduğu görülüyor. Peki, bu doğru mu? Sadece türlerin eşitliğini savunanların uydurduğu bir efsane mi? Veganlar bilimsel gerçekleri mi anlatıyor yoksa bir yalana mı inanmışlar? Bunu tahlil edebilmek için önce neyle karşı karşıya olduğumuzu iyi anlamak zorundayız.

Rakamlarla Tarımsal Üretim

FAO rakamlarına göre bugün 570 milyon civarında çiftlikte dünyadaki neredeyse tüm üretim yapılmaktadır. Çöller ve buzullar hariç dünyadaki alanın %43’ü tarımsal amaçla kullanılmaktadır. Bunun %87’si besin üretimi, %13’ü ise bio-yakıt ve tekstil hammaddesi gibi ürünler içindir.

tarımsal faaliyetler
Tarımsal Faaliyetler ve Tarımsal Üretim

Üretim çok büyük farklılıklara sahiptir. Örneğin; Bangladeş’te çifti başına tarım arazisi 0,5 hektarken, Avustralya’da 3000 hektardır. Ortalama gübre kullanımı Uganda’da hektar başına 1 kg nitrojenken, Çin’de 300 kg’dır. Sadece dört bitkisel ürün kullandığımız kalorinin yarısını karşılarken, 2 milyon tohum çeşidi gen bankalarında bulunmaktadır. Paketlenmiş ve işlenmiş her 100 kg ürünün en az 17 kg’ı uluslararası taşımacılıkla taşınmaktadır. Bu rakamlar kabuklu yemişlerde 50 kg, yağlarda 54 kg’a kadar çıkabilmektedir. Peki bu kadar büyük farklılıklar temelde neye yol açıyor? Gelecek 30 yılımızda küresel krizin temel sorumlusu olacak küresel ısınmaya.

Et Üretimi İçin Dünyayı Tüketmek

İnsan kaynaklı sera gazı salınımının %31’ini tarımsal üretim oluşturmaktadır. Bu salınımların %81’i çiftlik safhasında gerçekleşir. İçilebilir suyunda 2/3’ü tamamen bu safhada tüketilmektedir. Bu kadar yüksek oranda sera gazı ve su tüketiminde asıl payın sahibi hayvancılık ve ürünleridir.

tarımsal faaliyetler
Besi Sığırcılığı

Besi sığırcılığında 100 gr et proteini üretmek için 105 kg karbondioksit salınımı gerçekleşmektedir. Ayrıca yılda 370 m2 tarım arazisi işgal edilmektedir. Bu rakamlar süt sığırcılığından elde edilen etin yarattığı tahribatın 50 katıdır. Sütten kesilen hayvanlardan elde edilen 100 gr et proteinin yarattığı yıkım ise 100 gr bezelye proteini elde etmek için kullanılan kaynakların 36 katıdır. Yani 100 gr et proteini üretmek için harcanan kaynakla(50×36) 1800 gr bezelye proteini üretilebilmektedir. Bu kıyaslamayı buğday, pirinç gibi daha düşük proteinli ürünlerle kıyasladığımızda bile kayda değer bir değişiklik olmamaktadır. Zaten halihazırda dünyada tüketilen proteinin %41’i tahıllardan elde edilmektedir.

Bu verilere bakarak hayvancılık faaliyetinin öz kaynaklarımızı korkunç bir şekilde tükettiğini izleyebiliyoruz.  Tarımsal faaliyetler konusunun ise sadece bitkisel üretimle sınırlandırılmasının gerekliliğini savunan bilimsel yayınlar arttıkça hayal görmediğimizi anlıyoruz. “Veganlık” felsefesinin sadece etik açıdan değil, bilimsel açıdan da doğru tarafta olduğunu kanıtlayabiliyoruz.

Kaynaklar:

  1. H. C. J. Godfray et al., Science 327, 812–818 (2010).
  2. J. A. Foley et al., Nature 478, 337–342 (2011).
  3. FAO, “The state of food and agriculture” (FAO, 2014).
  4. FAOSTAT; www.fao.org/faostat.
  5. FAO, “The second report on the state of the world’s plant genetic resources for food and agriculture” (FAO, 2010).
  6. Poore et al., Science 360, 987–992 (2018)
  7. UN; https://population.un.org/wpp/

Halil Öztarhan

Ziraat Mühendisi(PhD), Vegan, çiftçi, doğa sever, bilim bağımlısı, alçakgönüllü(!), muhteşem aşçı, pc-gamer since 1993, eleştirel rasyonalist, aşık bir eş ve baba.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir