Eskişehir – İstanbul vegan gezi rehberi

Boğaziçi Vegan Zirve‘ye gitmeden önce üniversite okuduğum ve çok sevdiğim Eskişehir’e gidip arkadaşlarımla vakit geçirmek ve vegan yemekler yiyip çok sevdiğim kahvecilerde kahve içmek için vakit ayırdım. Eskişehir’in genç nüfusundaki fazlalık ve üniversite gençlerinin açık fikirliliği Eskişehir’i vegan alternatifler barındırmaya ve pek çok açıdan veganize bir kent olmaya açık hale getiriyor. Öğrencilerin talebi doğrultusunda pek çok mekanda zaten vegan seçenek var, olmasa da veganize etmek çok mümkün. Ben de bu seyahatimde nerelere gittiğimi, hangi yemekleri yediğimi ve nerelerde kahve içtiğimi aktararak bir rehber hazırlamak istedim. Gezerken instagram hikayelerindeki paylaşımlarıma gelen soruları da buradan yanıtlamış olayım.

Boğaziçi Vegan Zirve’nin konuşmacıları arasında olarak İstanbul’a gittiğimde vegan mekanlara Ankara’dan imrenerek bakan biri olarak aklıma yer edinen mekanları deneyimlemeden de dönmedim tabii. Öyleyse başlayalım.

Hey Joe Coffee

Görsel: fundafari

Eskişehir’e iner inmez sabah kahvesi içme özlemiyle nereye otursak diye düşünmeye başladık. Üniversitede günde 4-5 bardak kahve içen biri olarak birkaç senedir günde bir kahve içince bile mide yanmaları yaşar oldum. Bu yüzden artık aç karnına kahve içemiyorum. Kahvenin yanında bir şeyler yiyebileceğimiz nereye otursak derken Eskişehir’de yaşadığım dönemlerde kahve isteyince gittiğim tek sokağa doğru yola koyulduk. Hey Joe menüsündeki vegan tostu önceden yediğim ve lezzetini beğendiğim için orayı seçtik. Vegan tost gerçekten çok lezzetli ve çok doyurucu. İçinde humus, kurutulmuş ve marinelenmiş domates, közlenmiş patlıcan olan bir tost bu. Közlenmiş patlıcan sevmeyen biri olarak bu tostu her gittiğimde yemek gibi bir huy edindim. O kadar lezzetli. Yanında da yeşillik, domates, zeytin gibi vegan kahvaltılıklarla birlikte servis ediyorlar. Kahve için oturmuştuk aslında ama menüye bakarken taze sıkma meyve sularına gözümüz gidip gelince portakal, elma, havuç ve zencefil içeren bir meyve suyu sipariş ettik. İkisi birlikte kahvaltıyı damağımızda harika bir tat bırakarak aradan çıkarmamızı sağladı.

Kahveyi Hey Joe’da içmek yerine biraz yürüyüp içelim dedik. Hey Joe’da kahve içmek isterseniz ve kahvenizi bitkisel süt ile tercih ediyorsanız, ben gittiğimde soya sütü vardı, onunla yapıyorlar.

Keçi Geçti

Görsel: fundafari

Kahve için ilk gün yürüyüş arasında Keçi Geçti‘ye uğradık. Keçi Geçti Türkiye’de ilk defa “Adil Ticaret” sertifikalı kahve satışı yapan kahvecilerden. Etik ve adil üretimle ilgili gıda politikaları hakkında yaptığım araştırmalarda, kahve üretimindeki pek çok sorunla yüzleşmiş biri olarak, eğer ulaşabiliyorsam tercihimi bu yönde yapmaya gayret ediyorum. Doğal olarak Keçi bu konuda attığı adımlarla ben Eskişehir’deyken de radarıma girmişti. Gelmişken buraya uğrayıp ilgili çalışanlarının yönlendirmeleriyle damak tadınıza en uygun kahveyi içebilirsiniz. Ayrıca mekanda çalışanların sistem eleştirileri, “ortak mirasımız” başlığıyla suyu ücretsiz bir şekilde müşterileriyle paylaşıyor. Bence Eskişehir gezisi yapıyorsanız (Eskişehir’de gezmeyi düşündüğünüz çoğu yere yürüyerek ulaşabilirsiniz) tren garından Odunpazarı’na doğru yürürken arada buraya uğrayıp bir kahve içtikten sonra gezmeye devam edebilirsiniz. Keçi’nin olduğu bölgede pek çok sahaf da var, aklınızda okumak istediğiniz kitaplar varsa uğrayabilirsiniz.

Bir eleştiri olarak, mevcut sistemin ve düzenin dışında bir iş yapmaya çalışan Keçi’nin hayvansal süt içeren Affogato satışına anlam veremedim. Umarım bitkisel dondurma üretmeyi dener ve bu noktada da sistemin sömürüsüne maruz bırakılan insan dışındaki hayvanları da önemsediklerini gösterebilirler. Kahveleri sütsüz sattıkları için ne bitkisel ne de hayvansal süt bulunmuyor ama Affogato satışında bitkisel dondurmaya geçmeleri ne de güzel olur.

Black Cat Coffee

Görsel: fundafari

Kahve deyince benim aklıma gelen ilk yer Black Cat Coffee‘dir. Şimdiye kadar farklı markaların kahvelerini denemiş biri olarak henüz Black Cat Coffee’nin kahvelerinden aldığım tadı ve aromayı yakalayan hiçbir yer olmadı. Damak tadı kişiden kişiye değişen bir şey olsa da, şimdiye kadar kime denettiysem herkes çok beğendi. Bunun da bilgisi ve deneyimiyle size Eskişehir’e yolunuz düşerse en az bir kere Black Cat’e uğrayıp kahvesini içmenizi öneririm. Yalnız kahveyi bitkisel süt ile tercih ediyorsanız sütünüzü yanınızda götürmeniz iyi olur. Çünkü yalnızca hayvansal süt kullanıyorlar. Umarım kısa sürede bitkisel sütlere de geçerler ben de daha rahat bir şekilde Black Cat övmeye devam ederim.

Omm-inn

Görsel: fundafari

Ve… Gelelim Eskişehir’in vegan gururu Omm-inn‘e! OMM benim mezun olduğum senelerde açılan Odunpazarı Modern Müzesi. İlk açıldığı sene sanat ile ilgilenen insanların ilgisini çekerek Eskişehir’de ismini duyurmuş olsa da pandemi döneminde aldıkları karar ile tamamen vegan olma adımı atarak biz veganların gönlünü kazandılar. Eskişehir’e olan sevgim OMM ile bin kat daha arttı diyebilirim. Menülerinde “vegan” kelimesi geçmeden ve bunu üzerine basmadan yumuşak bir geçişle yapmaları Omm-inn’e gelip yemek yiyenlerin bir kısmının yedikleri pastaların, yemeklerin, içtikleri kahvelerin bile vegan olduğunu anlamadan parmaklarını yiyerek ayrılmalarına yaradı. Yani Omm-inn insanların veganlığa karşı geliştirdikleri ön yargıların önüne geçmek için bir kapı araladı. Mekan atmosferi otururken size ayrı bir huzur da veriyor. Ayrıca “sürdürülebilirlik” kaygıları bulunduğu için otelinde tek kullanımlık ürünlere özen gösterme, ihtiyaç olmadığı durumlarda nevresim yıkamayı reddederek suyu koruyup enerji tasarrufu yapma imkanı sağlama, geri dönüşüm kutularının her yerde olması gibi benim de önemsediğim pek çok ekolojik adım atılmış. Termosunu yanında taşıyan ve plastik kullanmamak için bazı durumlarda su doldurabileceğim bir yer yoksa birkaç saat susuz kalmayı göze alan biri olarak su sebillerinden ücretsiz bir şekilde suyunuzu doldurabileceğinizi de belirtmek isterim.

Gelelim yemeklere… Daha önceden vegan peynirli pizzasını denemiştim, menüde lazanyadan lahmacuna pek çok vegan seçenek var ve fiyatları hayvansallar ile benzer para aralığında. Son dönemlerde yaşanan ekonomik krizi Omm-inn’de bizzat gözlemlemiş oldum. Birkaç gün önce gidip henüz aç olmadığım için tatlı yiyip kahve içmiştim. Sonraki gelişimde de yemek yer ya da sabah kahvaltısına gelirim diye düşünüyordum. Kahvaltıda çok doyurucu yiyecekler ve çok seçenek olması bana kahvaltıya gitmeyi düşündürmüştü. Ancak iki gün önce bir kişi 70 TL olan kahvaltı iki gün sonra 100 TL olunca ne yazık ki kahvaltıyı simit yiyerek geçiştirmek durumunda kaldım. Dolayısıyla kahvaltısını deneme şansını da para biriktirerek gelme kararı alarak kaçırmış oldum. Hatta fiyatları ben mi yanlış hatırlıyorum diye Chrome’da açık kalan menüsüne yeniden baktım ve ekran kaydı alarak üzüntümü bir de instagramdan paylaştım.

Görsel: Omm-inn 16.04.2022 ve 18.04.2022 tarihli menüler.

Omm-inn içerisindeki dükkanda vegan ürünlerin satıldığı bir market de var, bitkisel sütler, veganlık ile ilgili kitaplar, vegan peynirler, et alternatifleri gibi pek çok ürün burada satılıyor. Ayrıca Shop kısmında da yerli sanatçıların ellerinden çıkan ürünler ve vegan bakım ürünleri gibi seçenekleri de bulmanız mümkün.

Bir hafta sonra kuzenlerim ile yeniden Eskişehir’e gittiğimde ise vegan kahvaltı için harika bir seçenek keşfettim. Bal Kahvaltı isimli bir mekanda vegan/vejetaryen serpme kahvaltı seçeneği de vardı. Ancak ona da bayram dolayısıyla kapalı oldukları için gidemedim. Sonraki ziyaretimde mutlaka Bal’ın vegan kahvaltısını deneyeceğim. Benden önce gidecekler için de öneri olması açısından bu rehbere eklemek istedim. Belki mekanlara vegan seçenek koymanın ne kadar kolay olduğuyla ilgili de fikir verir.

Görsel: Eskişehir Bal Kahvaltı mekanında yer alan vegan kahvaltı. 8.05.2022 tarihinde erişilmiştir.

Pure Mutfak

Görsel: fundafari

Eskişehir’in Vişnelik taraflarında açılan vegan & vejetaryen bir cafe idi Pure Mutfak. Ben de öğrenci olduğum dönemde gitmiştim. Yeni açılan Cassaba Modern isimli mekana bir şube daha açmışlar. Ben mezun olduğumda açıldığı için gitme fırsatı bulamadım ama instagramdan yaptıkları yemekleri takip ediyordum sürekli. Vegan burgerlerini denedim ve çok beğendim. Vegan peynirli, istiridye mantarlı ve soya köfteli bir burgerdi. Ben çok tuzlu yediğim için biraz tuzu az gelse de üzerine tuz ekleye ekleye yedim. Yanında da parmak patates veriyorlar. Cassaba Modern’in karşısında Mezze House isimli bir mekanda kuzenlerim ile rakı sofrasına oturduk. Buranın da bolca vegan seçenekli mezeleri var, özellikle vişneli avokadoya bayıldım.

Vegan Eskişehir

Görsel: fundafari

Eskişehir’de, Türkiye’nin ilk taş fırınlı vegan lahmacun ve pidelerini yapan Vegan Eskişehir açıldığından beri en çok yemeğini yediğim vegan mekan olabilir. Hem fiyatları çoğu yere göre uygun hem de çok doyurucu. Ayrıca Ankara’da çoğu lahmacun & pide salonundan aşina olduğum şekilde, siparişiniz gelmeden salata, çiğköfte gibi ikramlar ve yemek sonrası tatlı ve çay ikramı da veriyorlar. Bir de siparişinizin yanında genellikle fındık lahmacun da veriyorlar. Ben en çok lahmacununu yedim, son gittiğimde vegan tantuniyi de deneyip beğendim. Tantuni ile kokoreç arasında kullandıkları malzeme (soya küpü/kıyması) dolayısıyla çok bariz bir tat farkı yoktu. Fırından çıkan sıcak lahmacunları yemek çok keyifli, çoğu vegan cafe veya restoranda genellikle önceden hazırlanmış lahmacunlar yeniden ısıtıldığı için tat farkı oluyor. Vegan Eskişehir bu konuda öne çıkıyor.

Karakedi Bozacısı

Görsel: fundafari

Boza ile ilk defa Eskişehir’de tanışmıştım. Sürekli bozadan bahsedilince neymiş bu diye merak edip vegan olduğunu öğrenince de denemiştim. Karakedi Bozacısı en ünlü bozacılardan ve eskiden beri üretime devam edenlerdenmiş. Buğday, irmik gibi tahılların fermantasyonu ile boza üretilirken, Karakedi’de mısırdan boza yapılıyormuş. Tadını içmeden tarif etmek zor olsa da kekremsi, ekşimsi bir tadı var. Üzerine tarçın dökmek çok yakışıyor bence, zaten alırken tuz kapları içinde istediğiniz kadar dökebileceğiniz tarçınlar sizi bekliyor. Üzerine leblebi koyanlar da oluyormuş ama ben hiç öyle denemedim. Ben Eskişehir’de okurken bozayı hep yanımda taşıdığım kahve bardağına koymalarını istiyordum ancak bu sefer gidişimde bardağımı evde unuttuğum için plastik kapta aldım. Bardağı da yeniden kullanmak üzere arkadaşımın evine götürdüm, kedi maması ölçme kabı olarak yeni bir işlev kazandırmış olduk. Adalar’a yakın bir yerde olduğu için uğrayıp denemek isteyenler varsa değişik bir tat olarak, ayrıca A, B, C ve E vitaminleri içerdiği için tüketmek isteyebilirsiniz. Fermante bir ürün olduğu için B12 içerdiği de söyleniyor. Bağışıklık sistemine, boşaltım sistemine pozitif etkilerinden de söz ediliyor. Bence bir bakın derim.

İstanbul’da gittiğim vegan mekanlar

İstanbul’daki vegan mekanları say say bitmez. Ben her gittiğimde en az birini denemeye çalışıyorum. Bu sefer de daha önce gitmediğim mekanlara gidip yemediğim yemekleri denemek istedim. Heyecandan doğru düzgün ne fotoğraf çekmişim ne de video ama yediğim yemeklerin, tatlıların tadı hala damağımda.

Vegan Masa

Görsel: fundafari

Sevgili arkadaşım Funda Gül Özdem ve ailesi tarafından Beşiktaş’ta açılan Vegan Masa‘nın çok da güzel bir hikayesi var. Hayvansal lahmacun & pide salonları olan aile, Funda’nın öncülüğünde vegan bir mekan açma yoluna giriyor. Çoğumuzun küçüklükten itibaren oluşan damak tadına en uygun vegan lahmacunu yapmak için sıvıyorlar kolları. Ailecek bir jürili yemek yarışmasındaymış gibi ürettikleri lahmacun harcını hamura koyup fırına vererek en beğendikleri lahmacunun formülünü çıkarıyor ve Vegan Masa’yı açıyorlar. Açtıkları günden beri de dükkanın önünden kuyruk eksik olmuyor. Ankara’dan sürekli “Ben neden Ankaradayım” diye söylenerek instagram hikayelerini takip edip, Funda’ya “Gelince ordan çıkmayacağım” deyip durdum. Ve öyle de oldu. İstanbul’da olduğum günlerin çoğunda en az bir öğünümü Vegan Masa’da geçirdim. Gittiğim mekanların menüsünde vegan lahmacun gördüğümde kesin denerim ve şimdiye kadar pek çok mekanın vegan lahmacununu denemişimdir. Yemek yemeyi de çok seven biri olarak şimdiye kadar yediğim en iyi vegan lahmacunun Vegan Masa’nın lahmacunu olduğunu söyleyebilirim. Zaten giden kime sorsanız benzer şeyler duyacaksınız. Biz Vegan Zirve sonrası konuşmacılardan birkaçı ve vegan aktivist arkadaşlarımızla birlikte gitmiştik. Herkes farklı şeyler sipariş etti, instagramdan çoğunuzun Fikri Vegan olarak bildiği Doğukan’ın siparişi istiridye mantarlı güveç masada ilgi çekti. Çoğumuz tadını tavuğa benzetti. Başka bir gün gittiğimizde arkadaşıma denettim ve o da aynısını söyledi. Mantar güveç, glutensiz ürün soranlar için üretilmiş ama biz de çok sevdik. Yemeğin yanında ayranlarını da denedim, ayran da çok lezzetliydi. Sadece sirke kokusunu veya tadını sevmeyen varsa biraz sirke tadı alınıyor.

Görsel: fundafari

Yıllar sonra yayla çorbası içtim ve ilk defa vegan yoğurtlu bir şey yiyip hayvansal yoğurt tadına en benzer tadı aldım. İnanılmaz güzel bir çorbaydı, sadece bu çorbayı içmek için bile giderim tekrar. Yoğurtla cacık da yapıyorlardı, ben mide fesadı geçirmemek için denemedim ama kesin o da güzeldir, yiyenler öyle diyor zaten. Ve yemekten sonra geldik tatlı faslına; supangle ve sütlaç yedim. İkisini de çok beğendim, aşırı tatlı değillerdi. Tatlı pek sevmeyen biri olarak Vegan Masa’da yemek yedikten sonra tatlıyı da yedikten sonra kalkmak isterim ben. Öyle bütünlüklü bir doyma yaşıyor ve mutlu bir şekilde ayrılıyorsunuz.

Sisters & Harvest

Görsel: fundafari

2015 yılında vegan olma yolculuğuma başladığım zaman vegan pastaların yapıldığı, kremalı keklerin olduğu bir vegan fırın açılacak deselerdi “Ancak 20 yıl sonra olur” derdim. Sene 2022, İstanbul’un vegan cafelerinin olduğu bir sokakta vegan pastalar satan bir mekan var: Sisters & Harvest. Çalışanlar o kadar tatlı ki, kendileri gibi bir ortam yaratmışlar. Atmosfer çok güzel, tatlılar çok güzel. Daha önce yediğim kremalı vegan tatlılarda hindistan cevizi tadı veya yağın aroması o kadar yoğundu ki “istediğim krema kıvamını Türkiye’de bulamayacağım” ümitsizliğine kapılmıştım. Hatta bazı tatlılarda tatlı değil de yağ yiyormuşsunuz hissi oluyor. Sisters & Harvest nasıl bir tarif üretmiş bilmiyorum ama şimdiye kadar yediğim en iyi kremayı burada yedim. Dediğim gibi pek tatlı seven biri değilim ama nadir de olsa canım tatlı çekiyor. İstanbul’a taşınırsam canım tatlı çektiğinde nereye gitmem gerektiğini biliyorum artık. Ben bir Cupcake bir de Lotus bisküvili tart yedim. İkisi de çok lezzetliydi. Cupcake’in keki benim için biraz tatlı olsa da tatlı ihtiyacınızı bir kek ile giderebilecek lezzette.

Sisters & Harvest’a gidip vegan tatlı yemeden önce aç karnımı tuzlu bir şeyler yiyerek doyurmak istedim. Çok yürüyüp sabah düzgün bir kahvaltı yapmadığım için açtım. Ben de Sisters & Harvest’ın olduğu sokakta vegan seçenek olup olmadığını bilmediğim için karşısında ilk gördüğüm Zapata’ya oturup bir sebze soteli dürüm yedim. Tadı fena değildi ama ben olsam daha farklı yapardım kesinlikle. Sotelendiğinde açığa çıkan su dürümün içinden akıyordu hep. Ayrıca vejetaryen burgerlerinin köftesi vegan olsa da ekmeği vegan olmadığı için burgeri deneyemedim. Bence mekanlar artık böyle kolay dönüşümleri görmezden gelmemeli. Vegan seçeneklerin artması için daha neyi bekliyoruz? Zapata’nın hemen yanında Yuzu olduğunu ise sonradan fark ettim. Açken gözümün pek bir şey görmediğini buradan anlayabiliriz. Vegan Asya mutfağını da çok severim, Sisters & Harvest’tan çıkıp sağa doğru yürürken çaprazda Yuzu’yu görmek ve doymuş olmak beni biraz üzdü açıkçası. Sonraki İstanbul’a gidişimde kesinlikle Yuzu’da yiyeceğim.

Vatka Coffee & Vegan Goods

Görsel: fundafari

Eskişehir’de sürekli vegan lahmacun, tantuni, kokoreç yediğim için İstanbul’a gelince canım hamburger çekmeye başladı. Ben de nerde ne yesem derken instagramda kaydettiğim mekanlara bakıp Vatka‘yı buldum. Birkaç arkadaşım daha gidip hamburgerlerini beğendiklerini söylediği için burada yemeye karar verdim. Mücver burger ve Bean burgerini denedik. Mücver burger bildiğimiz mücverin vegan halinin hamburger ekmeğine koyulmuşu gibiydi, arkadaşım tadını beğendi ama yemekte biraz zorlandı çünkü köftesi dağılıyordu. Bean burger ise biraz kuru olsa da tadı çok güzeldi. Uzun zamandır yediğim baklagil burgerleri arasında en iyilerindendi. Vegan yoğurtlu tantuni de vardı menüde, başka bir gün geldiğimde de onu yerim dedim ama yolum tekrar oraya düşmediği için yiyemedim. Sonraki İstanbul ziyaretimde uğramak ve yemek üzere kaydettim.

Benim bu gezimdeki vegan yemek serüvenim böyleydi. Gün geçtikçe artan vegan mekanların sayısı ve vegan olmayan kafelerin menülerine eklenen vegan seçenekler umut verici. Vegan bir gelecek hayalimiz ile ilgili her gün açılan yeni vegan cafeler, piyasaya sürülen yeni bitkisel sütler, peynirler, etler umut verici olsa da bununla yetinmeyeceğiz; bütün hayvanların özgürleştiği güne kadar nefesimiz yettiğince hayvanların yaşam hakkını savunmaya devam edeceğiz. Son kafes kırılana dek!

 

Funda Uğraş

Arkeolog, araştırmacı. Üniversite eğitimi boyunca çeşitli kazı ve araştırma projelerinde çalıştı. Deneysel Arkeoloji, Kültürel Antropoloji, Prehistorik Arkeoloji ve Ekoloji alanlarında kendini geliştiriyor. 2013 yılından beri dreadhead, 2015 yılından beri vegan, hayvan hakları savunucusu, atıksız yaşamaya çalışıyor. Sürdürülebilir bir gelecek için değişime önce kendinden başladı ve şimdi çeşitli platformlarda insanlarda farkındalık yaratmaya, hayvanlar ve dünya yararına adımlar atmaya çalışıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir