Earthlings Belgeseli : Dünyalılar İncelemesi

Bu belgesel yazısına basit bir cümle ile başlamak istedim. Earthlings belgeseli istemeseniz de hayatınızda sadece bir kez izleyebileceğiniz bir vegan belgesel olacak sanırım. Neden böyle dediğimi merak edenlerin belgeselin sadece ilk on beş dakikasını izlemeleri bile yetecektir sanırım. Çoğumuz o meşhur Kızılderili atasözünü duymuştur: Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak. Gerçekten de öyle olacak mı? Hepimizin oyuncusu, yapımcısı ve yönetmeni olduğu adına yaşam dediğimiz filmin sonunu görmek çok mu zor? Elbette görünen köy kılavuz istemiyor. İnsanoğlu kendi konforu, lüksü ve alışkanlıklarından vazgeçmedikçe maalesef görünen köye de kılavuz gerekecek. Tam da bunlardan bahsederken Earthlings belgeseli kendimizle ilgili gerçekleri sert bir tokatla yüzümüze çarpıyor. Bu gerçek insanların ne kadar vahşileşebileceği hakkında hayal bile edemeyeceğimiz limitleri aşarken aslında öteki olarak gördüğümüz hayvanların insan zulmüne bildiğimizden çok daha fazla maruz kaldığını gözler önüne sürüyor. 

Earthling Belgeseli Trailerı

Earthlings Belgeseli : Kan ve Gözyaşı

Earthlings belgeseli Shaun Monson’ın yönetmenliğinde Joaquin Phoenix ve Persia White’in anlatıcılığıyla gerçekleştirilen 2005 yapımı bir belgeseldir. Konusu insanların kullandığı hayvan kaynaklı ürünler elde edilirken hayvanların insanlık dışı zulümlere ve sömürüye nasıl maruz kaldıklarıdır. Belgeselde hayvanların maruz kaldığı kötü muameleyi evcil hayvanlar, gıda, giyim, eğlence ve bilimsel araştırma başlıkları altında anlatıyor. İnsanların temel ihtiyaçlarını başlıklara ayırarak bu başlıklar altında hayvan sömürüsünün anlatıldığı belgeselde yönetmenin çektiği görüntülerin yanında gizli kamera çekimleri ve haberlerden derlemeler de bulunuyor. Türkçeye “Dünyalılar” olarak çevrilen Earthlings belgeseli hayvanların da insanlar kadar bu evrende yaşamaya hakları olduğu ve insanların nefsinin esiri olma lüksleri kadar onlarında aynı temel haklara sahip olması gerçeğini bizimle paylaşıyor. Unutmayalım ki akşam ailemizle birlikte yemeğe oturduğumuzda tabağımızda kan ve göz yaşı olması hiçbirimizi mutlu etmeyecektir. Gelin hep birlikte Earthlings belgeseli başlıklarına bakarak bu durumu başlıklar halinde özetleyelim.

Earthlings Belgeseli : Gıda Sektörü

Üzerine kitaplar yazılan ve uzun uzadıya hayvansal içerikli gıdaların insan sağlığı ve çevreye verdiği zararları anlatmaya değinmeden koskoca hayvansal gıda sektörünü özetleyen bir kelime sorsam sanırım mezbahalar cevabını alırım. Cinayet işleme merkezi olarak da adlandırılabileceğimiz mezbahalara kesime yani öldürülmeye götürülene kadar geçenler ve öldürülene kadarki tüm süreç belgeselde açıkça yer alıyor. Konuşamayan ve kendini savunamayan hayvanların hayvansal içerikli gıdalarda az maliyetle çok verim için yaşadıkları zulümlerde kafesler, kuyruk ve kulak kesme, boynuz sökme, diş sökme gibi tüm işlemler anestezi uygulanmadan acılar içinde gerçekleştiriliyor. Kendi hayatımız üzerinde bu kadar hakimiyetimiz yokken aslında biz kim oluyoruz da onların hayatı üzerinde bu kadar söz sahibi olabiliyoruz ve en tabii yaşam haklarını gasp ediyoruz? Bu soruları kendimize sorup aynı yemeği yemeye devam edememekten korkuyoruz belki de.

Eğlence Sektörü

Eğlence sektöründe hayvanlar yarışlar, rodeolar, sirkler, avlanma, balıkçılık vb. gibi alanlarda kullanılıyoruz. Bu gibi alanlarda hayvanlar tutsak edilerek özgürlükleri ellerinden alınıyor ve eğitilmeleri için türlü eziyetlere maruz bırakılıyor. Hayvanat bahçelerine, sirklere, yunus parklarına gitmeye devam ettikçe hayvan sömürüsüne katkı sağlıyoruz. Hayvanlar sirklerde eğitilmek için büyük eziyetler görüyor. (Hayatını bir sirkte geçiren fil Tyke’nin hikayesini buradan okuyabilirsiniz.) Hayvanat bahçelerinde insanları eğlendirmek için doğal yaşam alanlarından koparılarak tutsak ediliyor; spor adı altında yarışlar ve avlarda canlarından oluyorlar.

Evcil Hayvanlar

Belgeselde bu bölümde evlerimizde, sokaklarda, petshoplarda ve barınaklarda yaşayan hayvanların hangi koşullarda yaşadığı, üretildiği(!) ve öldürüldüğü anlatılıyor. Bu belgeselde ne yazık ki Türkiye’deki hayvan hakları ihlallerinden de söz ediliyor. Belgeselde Türkiye’deki eski öldürme yöntemi olan köpeklerin tüfekle vurulmasına ait görüntüler yer alıyor. Bu görüntüler arasında Kars’ta yapılanlar ve 90’lı yılların başında Bursa’da bir sokak köpeginin kuduz zannedilerek üzerine sıcak su dökülmesi ve canlıyken çöp kamyonunun arkasına atılarak preslenmesi uzun uzun gösterilmiş. Belgeselde barınakların yaşadığı ekonomik zorluklara değinirlirken ucuz bir yöntem olması sebebiyle gaz odalarında acı verici ve ölümü saatlerce süren toplu hayvan kıyımlarına da yer verilmiş.

Giyim Sektörü

Severek gidip bir mağazadan aldığımız ya da internet üzerinden sipariş verdiğimiz deri kıyafetler aslında hayvanların ölü etidir. Başka bir anlamda hayvanın tenidir. Kürk sektöründe ise çoğunlukla vahşi hayvanlar kullanılıyor. Kürkünden faydalanılmak istenen hayvanlar kafeslerde dar alanlarda tutuluyor. Yine ucuz ve üretimi daha kaliteli olsun diye hayvanlar boğma, anal elektrikli idam ya da canlı canlı kürkünü yüzme gibi işkencelere maruz kalıyor. Bunlar yapıldıktan sonra bile hayvanlar hala acı çekmeye devam ediyor. İnsanlar olarak bu kadar şeyden sonra bu giysileri giydiğimizde aslında hayvan tenlerini üzerimize sadece giysi olarak değil acı ve kan olarak giymiş oluyoruz.

Bilim Sektörü

İnsan hayatı kutsaldır derler. Ya diğer canlılar? Gezegenemizin sadece insan türünden oluştuğu düşüncesi bile ne derece korkunç… Düşünmesi bile korkunç olan durumu maalesef gerçek hayatta yaşıyoruz. Dünyada sadece insanlar varmış gibi yaşıyoruz. Böyle yaşamaya devam edersek bu durumun gerçekleşmesi için çok uzun bir süreye gerek kalmayacak. İnsanlar geleceği bilmek ister. Bu sebeple bilim, insan sağlığı ve gezegenimizin geleceği adı altında yapılan hayvan deneylerinde hayvanlar zehirlenme, elektrikle şok, yakılma, kör bırakılma, psikolojik işkencelere, kafa yaralamalarına sistematik bir şekilde maruz kalıyor. Bu sektörde hayvanlara tecavüze kadar akla sığmayacak her şey yapılıyor. Bu durum böyle devam ettikçe bırakın çok kısa bir süre sonra insanlar yiyecekleri, sömürecekleri, eziyet edecekleri hayvanı bulmayı yaşayabilecekleri yeni bir gezegen bile bulamayacak. İnsanlık değişmedikçe hiç bir şey değişmeyecek.

kaynak:nationearth.com