Vegan olmamak basit bir seçim meselesi mi?

Hemen her gün geçip gittiğim yol güzergâhı üzerinde kötü bir manzara ile karşılaşıyorum.
Beş ve altı kattan oluşan demir kafesler içerisinde sıkışık bir vaziyette bekleyen tavuklar…

Bir gün yanaştım satıcıya,
“Merhaba” dedim!
Yetmişli yaşlarda, beli bükülmüş bir amca.
Bıyıkları sararmış tütünden.
Bir iki şey sordum.
Sonra muhabbet oluşuverdi zaten.
Suriye’ den geldiğini öğrendim.
Kobanê dolaylarında küçük bir köyde yaşıyormuş.
Türkçesi pek yoktu.
Kürtçe konuşmayı tercih ettim.
Daha bir samimiyetime inandı. Döktü içini.

Işid zulmünden bahsetti.
Yaşadıklarından… Şahit olduklarından…
Anlatırken gözleri dolu doluydu,
boğazı düğümlü.

“Hapsettiler bizi kızım,
günlerce kuru ekmek yedik farelerle birlikte.
Kadınlarımızın çoğunu aldılar,
hiçbirinden haber alamadık sonra.
Erkeklerimizin de bazılarını götürüp
boyunlarını vurdular. Öldürdüler,
acımadılar…
Daracık odalarda tutuyorlardı bizi.
Onlarca kişi, çoluk çocuk bir odada…
Aç perişan haldeydik günlerce.
Umudumuz yoktu hiç, sıramızı bekliyorduk.
Ölüm sıramızı…
Her dakikamız bu korkuyla geçiyordu.
Her an kapı açılıp da birini alıp götürecekler!
Bunun ne demek olduğunu bilemezsin.
Her an, her saniye ölmektir bunun adı.
Esirdik işte kızım..
Zalimlerin elinde mazlum birer köle idik…
Hayatımızın zerre kadar önemi yoktu onlar için.
Umutsuzluğumuzun,
mutsuzluğumuzun zerre kadar
önemi yoktu.
Can taşıyorduk oysa ki biz
ama onların gözünde eşya gibiydik,
bir eski çul gibiydik gözlerinde… ”

Tutamadım kendimi :
“Yani tıpkı şu tavuklar gibiydiniz amcacım?
Şu tavukların yaşadıklarıyla aynı şeyleri yaşamışsınız aslında.
Hele bir bak şunlara. Hele bir düşün!
IŞİD’ in size yaşattıklarını
ve şu tavuklara senin yaşattıklarını…
Bir düşün hele!”

Önce biraz durakladı amca.
Tabakasını çıkardı, bir tütün sardı.
Başını çevirdi sattığı tavuklara doğru
ve şöyle dedi:

“Ne yani,
şimdi ben de şu tavukların mı IŞİD’iyim!?”

Cevap vermedim amcaya.
Nitekim cevabını bildiği bir soru sormuştu.

Uzaklaştım…
Onun, bir gün doğru seçimi yapmasını umut ederek uzaklaştım.

SEÇİM demişken
değinmeden edemeyeceğim bir nokta var.

“Vegan olmak senin seçimin ve ben buna saygı duyuyorum.
Fakat aynı saygıyı siz veganlardan da bekliyorum.
Sonuç olarak hayvansal ürün tüketiyor olmak da benim seçimim!”

Kişi, bu cümleleri kurarken esasen şunu söylemiş oluyor:

“Sen köleliğin tamamen kaldırılmasını istiyor olabilirsin, ama benim köleliği destekliyor oluşuma,
hatta köle sahibi olma arzuma saygı duymalısın!
Senin Ermeni dostların olabilir ama benim
onları öldürmek isteyişime saygı duymalısın!
Sen kadınlara değer veriyor olabilirsin ama benim
onları aşağılamama saygı duymalısın!”

Eğer vegan değilsek,
yani türcülüğü savunan taraftaysak;
aynı zamanda köleliği, ırkçılığı
ve cinsiyetçiliği de savunan taraftayız demektir…
Nitekim, her türlü ayrımcılığın ilk evresi/kaynağı türcülüktür!

Seçimlerimiz elbette saygıyı hak eder.
Lakin seçimlerimizin bir “kurbanı” var ise;
o artık bir “seçim” olmaktan çıkar!

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir