Parkinson hastalığı ve oksidatif stres

Serbest radikaller vücudumuzda besinlerin oksijen kullanarak enerjiye çevrilmesi sırasında oluşan metabolik yan ürünlerdir. Oksijen molekülleri yaşam için vazgeçilmez olmakla birlikte metabolizma sırasında serbest radikal kaynağı olarak bilinen ve son derece reaktif olan ara ürünler oluşur. Reaktif oksijen türleri/metabolitleri olarak bilinen bu moleküller yağ, protein ve DNA gibi hücre bileşenlerine zarar verir. Antioksidanlar ise serbest radikalleri etkisiz hale getirerek hücreleri bu hasarlardan korurlar. Serbest radikaller ve antioksidanlar vücutta dengede olmalıdır ki, antioksidanlar serbest radikalleri etkisiz hale getirebilsin. Eğer serbest radikal seviyesi, antioksidan seviyesine göre artar ise serbest radikaller hücrelerde oksidatif hasarlara yol açar ve bu duruma oksidatif stres denir.

Oksidatif stres neden önemlidir? 

Serbest radikaller, aralarında ateroskleroz (damar sertleşmesi), kalp hastalıkları, kanser, serebrovasküler hastalıklar(beyin damarlarıyla ilişkili hastalıklar), nörodejeneratif hastalıklar(Parkinson, alzheimer vb), diyabet, akut böbrek yetmezliği, akciğer hastalıkları, amfizem(solunum yetmezliği), bronşit ve alkolik karaciğer hastalıkları gibi yaşlanmaya bağlı dejeneratif bozuklukların da yer aldığı patolojik(hastalık) durumların oluşumuna katkıda bulunurlar.

Bitki temelli beslenme ve oksidatif stres ilişkisi

Oksidatif stres ile Parkinson arasında anlamlı ilişki vardır ve bitkisel temelli beslenme ile oksidatif stresi minimuma indirmeniz mümkün. Daha fazla bitki bazlı, tam gıda öğünlerinin sıklığını artırmaya odaklanmak, vücuttaki oksidatif stresi azaltmanın güvenilir bir yolu olacaktır. Bitki bazlı bir diyette tüketilen bileşenler ve mikro besinler, iltihaplanma yollarını ve bu yollardaki kilit oyuncuları azaltarak iltihabı hedefler. Araştırmalar, bitki bazlı diyet takipçilerinin, trimetilamin-N-oksit (TMAO) isimli maddenin azalması, genel LDL (kötü kolesterol) oksidasyon seviyelerinin azalması ve ateroskleroz (damar sertliği) riskinin azalması nedeniyle et yiyenlere kıyasla daha düşük oksidatif stres ve mikro-iltihaba sahip olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak vegan beslenme ile yukarıda anlatılan zararlı dönüşümün meydana gelmesi ve hücrelere zarar verme durumu engellenebilir. Parkinson hastalığında dopamin üreten sinir hücrelerinde ölüm meydana gelmektedir. Günümüzde bunun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte bazı varsayımlar vardır. Oksidatif stres hücre hasarına neden olduğu için Parkinson gibi nörolojik hastalıklar için önem arz etmektedir. Oksidatif stres ile ilgili pubmed gibi sitelerde çeşitli yayınlar yer almaktadır.

Kaynaklar ve İleri Okuma

Krasimira Aleksandrova (vd.)  Dietary patterns and biomarkers of oxidative stress and inflammation: A systematic review of observational and intervention studies. Redox Biology 42, 2021

Kuo-Hsuan Chang (vd.) The Role of Oxidative Stress in Parkinson’s Disease. Antioxidants 2020, 9, 597; doi:10.3390/antiox9070597

www.frontiersin.org/articles/10.3389/fnmol.2018.00236/full

 

Hakan Öztürk

Herkese merhabalar, Mesleğine aşık bir fizyoterapistim, Marmara Üniversitesinden 2017 yılında mezun oldum. İnme ve Parkinson gibi nörolojik hastalıkların rehabilitasyonu mesleki ilgi alanımı oluşturuyor. Seyahat etmek ve yeni kişilerle tanışmak bana keyif veriyor. Hayvanları türcülük yapmaksızın çok seviyorum bu yüzden de Haziran 2017 den beri veganım. Yazılarımla umarım sizlere farklı bir bakış açısı kazandırabilirim ve yazılarımdan keyif alırsınız. Sevgilerimle, Fzt. Hakan ÖZTÜRK

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir