Atalarımız vegan mıydı?

Veganlık, Türk toplumu açısından yeni bir kavram olsa da dünyada oldukça eski kavramlar arasında yer almaktadır!

Peki, veganlık ne demektir? Temelinde çevreyi koruma, sağlıklı beslenme, dini inanışlar gibi nedenler olsa da; en büyük nedeni ile hayvanlara saygı prensibini taşıyan bu felsefe ve yaşam biçimine göre, hayvan kaynaklı her türlü yiyecek ve giyecek yapısı reddedilmektedir.

“Gözleri ve çehresi olan hiçbir canlının ölüsünü yeme hakkını kendimde bulmuyorum!

Yavrusu, yüzü, duyguları olan, acı çeken, mutlu olabilen canlıyı, tüketmemeliyiz”

Yaptığım araştırmalar sırasında rastladığım, vegan anket katılımcılarının yanıtı oldukça kucaklayıcıdır. Her ne kadar günümüzün ilgi gören felsefe akımı gibi düşünülse de vejetaryenlik hiç de yeni bir akım değil aksine antik çağda inançları nedeniyle vejetaryen olan kişiler, dönemin toplumundan büyük saygı görüyordu.

Örneğin, tarihi bulgular, M.Ö. 500 yıllarında, Yunanlı matematikçi ve filozof olan Pythagoras of Samos’ın, hayvanlara karşı yardımseverliği ön plana çıkararak vejetaryen beslenmeyi desteklediğini ortaya koyuyor. Matematik dehâsı Pisagor’a göre de tüm canlıların ruhu bulunmaktaydı.

Atalarımız vegan mıydı

Âdem ile Havva Nasıl Besleniyordu?

İnsanın ve evrenin ortaya çıkışına dair tüm dünyadan mitlerin toplandığı, Yaratılış Mitolojisi’ne göre, Âdem ve Havvâ, yalnızca tohum, meyve ve sebze ile besleniyordu.

Bazı arkeolog ve antropolog çevreleri, geçmişte ki bazı kavimlerde, sadece “ot ve buğday tüketildiğine dair kalıntıların var olduğunu” iddia etmektedir. Elbette, iklim ve coğrafi koşullar, hem ot, hem de et yiyici insan gruplarının yeğleyişini dolaylı olarak etkilemektedir.

Antik Yunan ve Mısırlılardan kalan tarihsel sanat eserlerinde, insanlığı, “meyve ile beslenenler” olarak tanımlamışlardır. Sadece Antik Yunan’da değil Hristiyan ve Yahudilik öğretilerine göre hayvansal ürün tüketmeyerek ilerlemeyi seçmiş olan üstat ve aydınlanmış velilerin sayısı hayli fazladır.

Örneğin, Hz. İsa’nın öğrencisi Aziz Paul’un, Romalılara yazdığı bir mektupta, “Et yememek, iyidir” ifadesine rastlamaktayız.  İslâm inancında, insanoğlunun bir damla su ve topraktan yaratılmış olması nedeniyle, ruhsal temizlik ve arınma öncesi 40 gün boyunca hayvansal hiçbir gıda tüketilmemelidir.

New- Age akımında sıklıkla rastlanılan, “Ne yersen, ona dönüşürsün” ifadesi, günümüz insanı için modern kavramlar arasındadır.

Atalarımız vegan mıydı

Dünyadaki kolektif şiddet ve acıların, ekolojik tahribatın ve bütünlükten uzaklaşarak bölücülüğün durması için atabileceğimiz en kolay ve doğrudan adımlar arasında özümüze dönüş, tefekkür ve  beslenme alışkanlıklarımızı değiştirme bulunmaktadır.

Kapitalizmin, veganlığı keşfetmesiyle birlikte, veganizm, küçük grupların ilgi gösterdiği bir eğilim olmaktan çıkıp kitleleri etkileyen bir yaşam biçimine dönüşmüştür.

Ekolojik çevre ve hayvan hakları aktivistleri açısından seslerini daha fazla kişiye duyurma fırsatına karşın bu anlayış biçiminin, içinin boşaltılmamasını dilerim. Beki de, aksi takdirde kapitalizm, tarihin ilkçağlarından bu yana süregelen, dünyaya ve insanlığa katkısı olan bir anlayış biçimi ve felsefeyi daha yutmuş ve sömürmüş olacak. Bir sonraki yazımda, “Avcı Toplayıcı Tarihi Dönemkıyafet, kürk, moda ve sanat anlayışı ile günümüzün geri dönüştürülebilen, ekolojik dengeye katkı sağlayan “Vegan Moda Akımı” arasındaki benzerliklerden söz edeceğim.

Yeni bir yazıda buluşan dek hoşçakalınız!

Kaynakça;

  • Bitki Zekâsı – Stefano Mancuso & Alessandro Viola
  • Hayvanların Tarihi – Oxana Timofeeva

Bu yazı Tülay Çağlar Kadı tarafından yazılmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir